19 Ağustos 2010 Perşembe

Nihat Nasır (Yazar): Temizlik Bir Medeniyet Algısı Neticesidir!


'Temizlik imandandır' buyrulur bir hadis-i şerifte...
Sahi kaç kişi, 'temizliğin imandan olma' hususiyeti üzerine kafa yordu dersiniz?... Peki ya, Efendimiz (s.a.v.)'e 'Müdessir suresinin' 4. ayetinde, yani daha yolun başındayken öğütlenen ve emredilen temizliğe?...
Kalp temizliği yetmiyor azizim!
Bir Müslümanın hayatının yegane anlamı olan 'hikmetle ve güzel sözle' iletişim kurma vazifesinin birinci şartıdır zahiri temizlik...
Zira 'pis' olan iğrendirir, iter, uzaklaştırır...
Bu nedenle Allah, 'Kalk ve uyar!' diye peygamberi vazifelendirdikten hemen sonra, “elbiseni temiz tut!' buyuruyor.
Neden?
Zira temizliğe münafi olan hal, hayati tebliğe engel olabilecek müstekreh bir haldir!
İslam medeniyeti algısında 'temizlik', gerçek anlamıyla yerini almıştır. Yani temizliğin 'imandan' olduğu hakikatini müdrik bir anlayış, onu hak ettiği noktada değerlendirmesini bilmiştir.
'İslam medeniyeti' kavrayışının hayat bulduğu süreçte Müslümanlar, 'Müdessir suresinin 4. ayetini' duyduklarında bu emri en derinlikli biçimiyle kavramışlardır.
'Duş almakla' sahici yıkanmak arasındaki derin farkı ortaya koyan bir idraktir bu...
Duş almak, netice itibariyle yüzeysel ve aldatıcı bir temizlik tarzıdır.
Gözün ilk temas ettiği yüzeyi temizler...
Koku ve derinin diplerine işleyen pisliği gideremez bu tarz temizlik...
Müslümanların yaygınlaştırdığı 'hamam' kültürü, sadece 'umumi' temizlik mekanlarında değil, evlere kadar yaygınlaşarak bir hayat tarzı olmuştur adeta...
Önce yüzeysel temizliği yapmak, ardından yumuşayan cildi 'kese' denen bir yardımcı marifetiyle derinlemesine kirden arındırmak, ancak ve ancak, 'temizliği emreden' bir dinin müntesipleri tarafından hayatın rutini aline getirilebilir ve nitekim tarih bunu kanıtladı.
Gavurlar, tıpkı orta çağ karanlığından çıkışlarında olduğu gibi kesif bir pislikten ancak yüzeysel bir temizliğe geçiş yapabildiler.
Müslümanların 'imandan' diye telakki ettikleri temizlik kavrayışına asla ulaşamadılar.
Ancak, imanda uzaklaşmak yahut imanı somutlaştırmak kaygısına düşen Müslümanlar, dinden uzaklaştıkları ölçüde, dinin hayat verdiği medeni değerlerden de uzaklaştılar.
Merhum Üstat Necip Fazıl'ın tabiriyle 'bir gazlı bez kadar steril' olması gereken ibadethaneler, dine ve dolayısıyla medeniyete sırtını dönen nadanların 'pisliğine' muhatap kalmıştır ne yazık ki...
Dinden ve dolayısıyla medeniyetten uzaklaşmak, kişiyi kaçınılmaz olarak nobranlaştırmış, bu kabalık da, en mühim bir değerimizi yitirmemize vesile olmuştur maalesef...
Bugünkü şikayet edilen 'pislik', 'temizliğin imandan olduğu' harikulade idrakini yitirmemiz nedeniyledir, diye Kur'an'a rahatlıkla el basabiliriz.
Ey Müslüman!
Allah, en sevdiği kuluna ve peygamberine, 'Elbiseni temiz tut!' diye emrederken, bu ayeti duyan kulakların nasıl uğuldamıyor?!...
Gözlerin nasıl kararmıyor?!.
Neden hala , 'Eyvahlar olsun, biz maddi ve manevi pisliğe batmışız da haberimiz yok!' diye yazıklanmıyor, hatta saçını başını yolmuyorsun?!..